Bilim insanlarının keşifleri ve icatları genellikle insanlığın yaşam kalitesini artırmak ve ilerlemesine katkıda bulunmak için yapıldı. Ancak, bazı bilim insanları, icatları nedeniyle uzun vadeli zararlar doğuran sonuçlarla anılıyor. Kimi zaman çevresel kirlilik, sağlık sorunları veya toplumsal etkiler gibi nedenlerle, bu icatlar insanlığa ciddi zararlar verebilir. İşte icatlarıyla dünya tarihinde olumsuz iz bırakmış bilim insanları…
Faaliyet raporları açıklandı: İşte en çok kar eden takım!
İklim değişikliğini hızlandıran bir diğer etken; deniz tabanının bozulması
NÜKLEER SAVAŞ BAŞLATICISI: ROBERT OPPENHEIMER
Özellikle sinemada hayatı filmleşen Oppenheimer ismini son zamanlarda birçok kişi duymuştur. Alman Yahudi bir ailenin çocuğu olan Julius Robert Oppenheimer ülkesinden çok uzakta New York’ta 22 Nisan 1904’te dünyaya geldi. Babası tekstil ithalatçısı ve annesi bir ressam olan Robert Alcuin Hazırlık Okulu’nda eğitim-öğretim hayatına başladı ancak 1911 yılında Etnik Yahudi Kültür Derneği Okulu’na geçiş yaptı. Okul öncesi Almanca ve Yidiş (Yahudi) dillerini evde öğrenen Oppenheimer okul hayatında İngilizce ve Fransızca öğrenmeye başladı. Bu ilgisini, bu dillerin edebiyat eserlerini okuyarak profesyonel bir uğraşa dönüştürdü. 3.ve 4. sınıf eğitimlerini birleştirip bir yılda tamamlamış, 8.sınıfın ikinci yarısını atlamış ve lise hayatını Harvard Koleji’nde 18 yaşında tamamladı. Daha sonra Harvard Üniversitesi’ne başlayan Oppenheimer’a tarih, edebiyat, fizik, matematik veya kimya alanlarından birini seçmesi önerilmiş ve uzmanlaştığı kimya alanını bırakıp fiziği seçmiştir. Üniversite sonrasında üst düzey fizik eğitimi almak için Cambridge’e gitmiştir ancak laboratuvarın kendisine uygun olmadığını fark ederek kuramsal fizik alanıyla ilgilenmeye başladı. 2.Dünya Savaşının başından itibaren atom bombası yapmaya çalışan Nazi Almanya’sına karşı bir önlem ve caydırıcılık elde etmek için Robert Oppenheimer direktörlüğünde 1942 yılında etkinleştirilen Manhattan Projesi hayata geçirildi. Bu proje kapsamında 130 bin kişi istihdam edilmiş ve yaklaşık 2 milyar ABD doları kaynak aktarılmıştır. Bu bütçenin günümüz karşılığı 26 milyar ABD dolarıdır. 16 Temmuz 1945’te ilk atom bombasının Trinity testinde hazır bulunmuştur ve başarıyla sonuçlanan bu testin akabinde atom bombası Ağustos ayında Hiroşima ve Nagazaki’ye atılmıştır. Julius Robert Oppenheimer “atom bombasının babası” olarak bilinmektedir ve 1946, 1951 ve 1967 yıllarında 3 kez Nobel’e aday gösterilmiş ancak hiç kazanamamıştır.
KİMYASAL SAVAŞIN BABASI: FRITZ HABER
Fritz Haber, 9 Aralık 1868’de Almanya’nın Breslau kentinde, kasabanın en eski ailelerinden birinde tüccar Siegfried Haber’in oğlu olarak dünyaya geldi. Breslau’daki St. Elizabeth klasik okulunda okula gitti ve okuldayken bile birçok kimyasal deney yaptı. 1886’dan 1891’e kadar Heidelberg Üniversitesi’nde Bunsen’in gözetiminde, Berlin Üniversitesi’nde AW Hoffmann’ın gözetiminde ve Charlottenburg Teknik Okulu’nda Liebermann’ın gözetiminde kimya okudu. 1896’da Haber, hidrokarbonların ayrışması ve yanması üzerine yaptığı deneysel çalışmalarla ilgili teziyle Privatdozent unvanını aldı ve 1906’da Fizikokimya ve Elektrokimya Profesörü ve bu konuları incelemek üzere Karlsruhe’de kurulan Enstitü’nün Müdürü olarak atandı. Amonyak, üç hidrojen ve bir azot atomundan oluşan bir moleküldür. Hidrojen ve azot çok bol olsa da, yirminci yüzyılın başında onları bir araya getirip amonyak oluşturmanın kolay bir yolu bilinmiyordu. Hem gübre, hem de patlayıcı üretiminde kullanılabilen amonyağı endüstriyel ölçekte üretmeyi keşfeden Fritz Haber ve sanayici Carl Bosch, tam anlamıyla dünyayı değiştirdiler. Dünya nüfusunun büyük bölümü Haber sayesinde hayatta: “Haber-Bosch süreci” olarak bilinen yöntem olmasaydı yılda beş yüz milyon tonu aşkın yapay gübreyi üretemeyecek ve milyarlarca insanı besleyemeyecektik. Gezegendeki insan sayısının bir asır içinde beş kattan fazla artmasını bu yönteme borçluyuz. Bir daha yazayım: Milyarlarca insan hayatını “havayı ekmeğe” dönüştürmeyi akıl eden Fritz Haber’e borçlu! Yurtsever bir Alman olan Haber, kimyanın askeri uygulamaları konusunda da canla başla çalıştı. Amonyak üretebilen Almanya, düşmanlarının kontrol ettiği doğal kaynaklara erişimi olmasa da patlayıcı ihtiyacını karşılayabildi. Fakat Haber’i tarihin karanlık sayfalarına yazdıran şey, “kimyasal silah” denen belayı insanlığın başına sarması oldu. Birinci Dünya Savaşı’nda klor ve diğer zehirli gazların kullanılması Haber’in başını çektiği araştırmaların sonucuydu. O dönemde 100 bin, şimdiye dek de 1 milyonu aşkın insan kimyasal silah kurbanı oldu. Haber 1 Mayıs 1915’te ilk “klor bulutu” saldırısının “başarı”sını ve yüzbaşı rütbesine yükseltilmesini kutlamak için konağında bir parti düzenledi. Clara o gece bahçede Fritz’in beylik tabancasıyla intihar etti…
HİDROJEN BOMBASI MUCİDİ: EDWARD TELLER
İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş dahil olmak üzere 20. yüzyılı anlamanın yegane yollarından biri olan Edward Teller nam-ı diğer “hidrojen bombasının babası”, Macar ve Yahudi kökenli teorik fizikçidir. 1908’de Budapeşte’de doğmuştur. O dönemki Avusturya-Macaristan, Almanya ve ABD’de çeşitli üniversitelerde çalışmalar yapmıştır. 1927 yılında Karlsruhe Üniversitesi’nden kimya mühendisliği ve Leipzig Üniversitesi’nden fizik derecesi almıştır. Eğitiminin ardından Los Alamos ve Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı gibi çeşitli laboratuarlarda görev aldıktan sonra buralarda yaptığı çalışmalarıyla tanınmaya başlar. Hitler, Almanya’nın başına geçtikten sonra Almanya’dan ayrılıp önce Danimarka’ya, sonra da ABD’ye göç eder. George Washington ve Şikago gibi üniversitelerde kuantum mekaniği üzerine çalışmalarına devam eder. Teller, uzayın silahlandırılmasını ısrarla savunmuş ve Reagan dönemiyle özdeşleşmiş olan “Yıldız Savaşları” konseptinin mimarları arasında olmuştur. Teller’ın bu konsepteki amacı X-Ray ışınlarını ateşleyebilen füzeleri uydulara entegre etmektir. Edward Teller, muhafazakâr ve sağcıydı. Israrla uzayın silahlandırılmasını savunuyordu. Teller, hidrojen bombasındaki çalışmalardan dolayı “hidrojen bombasının babası” lakabını almıştır.
YANLIŞLIKLA UYUŞTURUCU ÜRETEN MUCİT: ALBERT HOFFMANN
Albert Hofmann, 11 Ocak 1906’da İsviçre’nin Baden kentinde doğmuştur. Hofmann, İsviçreli bir kimyager ve farmakologdur. En çok, 1938 yılında sentezlediği ve 1943 yılında tesadüfen keşfettiği LSD (Liserjik Asit Dietilamid) adlı psikedelik ilaç ile tanınır. Bu keşif, hem psikiyatride hem de popüler kültürde devrim niteliğinde bir etkiye sahip olmuştur. Hofmann, LSD’nin psikoterapi ve bilinç değişiminde potansiyel kullanımını savunmuş ve bu madde üzerinde birçok araştırma yapmıştır. Ancak, zamanla LSD’nin kötüye kullanımı, yasadışı uyuşturucu piyasasına girmesi ve olumsuz sonuçlar doğurmuştur. LSD’nin psikoaktif özellikleri, bazı kişilerde kötüye kullanım ve bağımlılık sorunlarına yol açabilir. Hofmann’un keşfi, uyuşturucu kültüründe bir artışa ve LSD’nin yasadışı piyasalarda yayılmasına neden olmuştur. Aşırı dozda ve kontrolsüz kullanımı, psikotik reaksiyonlara, anksiyete bozukluklarına, panik ataklara ve halüsinasyonlara neden olabilir. Bazı insanlar uzun vadeli zihinsel sağlık sorunları yaşayabilirler.
DÜNYAYA EN ÇOK ZARAR VEREN ADAM: THOMAS MIDGLEY
Thomas Mıdgley, 18 Mayıs 1889’da ABD’nin Pensilvanya eyaletinde dünyaya geldi. Daha küçük yaşlardayken bile Midgley, otomobil parçaları üzerine yoğunlaşan babası Midgley”den ve dişli testereyi icat eden dedesi James Emerson”dan etkilenmiştir. Döneminin saygın ailesinden gelen Midgley, üniversite yıllarında bile kurşun alanında denemeler yapıyordu. Bu sayede kurşunlu benzini icat etmiş oldu. Bu kârlı ve verimli icat zamanla kendisine ve işçilere zararlar vermeye sebep oldu. Midgley, kurşunun zararlı olduğunu biliyordu ama yinede üretimine devam etti. Hatta üretim sırasında ciğerlerinden rahatsızlanan Midgley, Miami”ye gitti tedavi oldu ancak işçiler bu aşamada çalışmaya devam ediyordu. Medya ve devlet kurşunlu benzinin zararlı olduğunu söyleyip üretimin durdurulmasını isteyince Midgley, bir basın toplantısı düzenledi ve kurşunu vücuduna sürdü, ciğerlerine kurşun buharı çekti. Tedavisi tamamlandıktan sonra Midgley, 100 kadar patentinden biri olan freon gazını da keşfetti. Bu gaz soğuk hava deposu, klima, buzdolabı, deodorant gibi ürünlerde kullanılıyor. Zamanla ozon tabakasının incelenmesini, buzulların erimesi gibi sorunlara yol açan freon gazının şu anki kullanımı Midgley”in o zaman ürettiğinden çok çok daha zararsızdır. Time dergisi, “En Kötü 50 Buluş” listesine hem kurşunlu benzini hem de CFC’leri dahil etmiştir. Midgley, 1940 yılında çocuk felcine yakalanmış ve 4 yıl boyunca yatağa mahkûm olarak yaşamıştır. 1944 yılında ise doğrulmak ve hareket etmek için tasarladığı makaralı bir düzeneğe boğazını kaptırması sonucunda yaşamını yitirmiştir.